Bir zamanlar büyük bir şehirde, bir falcı yaşarmış. Bu falcı o kadar çok yalan söylermiş, o kadar çok yalan söylermiş ki bazen yalan söylemekten yorgun düşermiş ama insanlar yalan dinlemekten yorulmazmış.
Bu falcı insanların ne istediğini anlar ona göre yalanlar dizermiş. İyi bir kısmet çıkacak, 3 gün içinde evleneceksin gibi yalan söylermiş. Buna inanan kadınların 3 gün sonra hayalleri yıkılırmış ve üzülürlermiş.
İş bulmak isteyenlere yakında işe gireceksin, işinde yükselip paralar kazacaksın diye sallarmış ama işe girse de insanlar umduğunu bulamazlarmış.
Öğrencilere çok iyi notlar alacaksın, büyük adam olacaksın dermiş ama bunu duyup çalışmayan çocuk yanılırmış. İnsanlar üzülürken bol para kazanırmış.
Bir gün karşısına genç bir adam gelmiş, bizim falcı ona yalanlarını sıralamaya başlamış coştukça coşmuş daha çok yalan söylemiş. Bu adam aslında polismiş. Hakkında şikâyet var yalancı falcı demiş. Artık daha fazla yalan söyleyemeyeceksin demiş. Ve onu alıp karakola götürmüş.
Hapse giren falcı, “ah ah bir de kendi falıma baksaymışım” demiş.